• Login

Frequently Asked Questions

Donation
About the Association
Sacrifice
Water Well
Alms

Bağışımı muhtaçlara nasıl ulaştırabilirim?

  • Dernek merkezlerine gelerek elden nakdi bağışta bulunabilirsiniz.
  • Online bağış sistemini kullanarak internet üzerinden bağış yapabilirsiniz.
  • Bağışınızı sitemizde yer alan banka hesap numaralarına havale/EFT ile gönderebilirsiniz.
  • 0212 569 33 33 numaralı telefondan çağrı merkezimize ulaşarak bağış yapabilirsiniz.

Nasıl Kurban Bağışı Yaparım?

Derneğimizin Hesap Numaralarına EFT/Havale yolu ile Açıklama kısmına kimin adına kesileceğini Telefon numarasını ve Vekaletinizi Derneğimize verdiğinizi belirten kısa açıklama ile gönderebilirsiniz.

Ayrıca  Bağış Yap Sayfamızında ki Kurban alanından ilgili alanları doldurarak Kredi Kartı ile de bağışlarınızı derneğimize gönderebilirsiniz.

Bağış Nasıl Yapılır?

Derneğimizin web sitemiz üzerinden “Online Bağış” butonunu kullanarak kredi kartınızdan 3D güvenlik sistemiyle bağışta bulunabilirsiniz. Ayrıca derneğimize EFT/Havale yoluyla Bağışlarınızı iletebilirsiniz. Banka hesaplarımız için Hesap Numaraları sayfamızadan ulaşabilirsiniz.

Do you have an SMS donation line?

You can make a donation from your TURKCELL, TURK TELEKOM or VODAFONE postpaid / prepaid lines by typing “DONATION” and sending an SMS to 8834. Each message costs 50 TL.

İnternet Bankacılığından Nasıl Bağış Yaparım?

ZİRAAT BANKASI, VAKIFBANK, EMLAK KATILIM BANKASI, KUVEYT TÜRK, ALBARAKA mobil / internet şubelerinden “Bağışlar” başlığı altında Valide İnsani Yardım Derneği seçeneğini kolaylıkla bulabilir ve bağışınızı gerçekleştirebilirsiniz.

EFT / Havale Yoluyla Nasıl Bağış Yaparım?

Derneğimize EFT / Havale yoluyla bağışlarınızı iletebilirsiniz. Banka hesap numaralarımız için tıklayınız..

Valide İnsani Yardım Derneği ne zaman kuruldu? Amacı nedir?

Valide İnsani Yardım Derneği 2010 yılında kurulan ve kâr amacı gütmeyen uluslararası bir dernektir. Valide İnsani Yardım Derneği’nin amacı din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın dünyanın neresinde olursa olsun savaş, iç çatışma, doğal afet, yoksulluk vb sebeplerle zulme uğramış, sakat kalmış, yerlerinden edilmiş, kimsesiz, aç ve susuz kalmış mağdur ve mazlumların yardımına koşmak ve yaralarına merhem olmaktır.

Valide İnsani Yardım Derneği herhangi bir oluşuma bağlı mıdır?

Valide İnsani Yardım Derneği, bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet göstermektedir. Çalışmalarını kendi yönetimi, gönüllüleri ve destekçileri aracılığıyla yürütmektedir. Türkiye merkezli olan derneğimiz, resmi izinlerle ulusal ve uluslararası alanda insani yardım projeleri gerçekleştirmektedir. Devlet ya da başka bir kuruma bağlı olmamakla birlikte, yerel yönetimlerle veya uluslararası kuruluşlarla iş birliği yaparak projelerini hayata geçirebilmektedir.

 

 

Çalışmalarınızla ilgili detaylı bilgi alabilir miyim ?

Dernek merkezimize misafir olup arkadaşlarımızla birebir görüşerek, +90 212 569 33 33 - +90 530 569 22 22 numaralı telefonlarımızı arayarak ya da mail, whatsapp gibi mecralardan bize yazarak bilgi alabilirsiniz. Faaliyetlerimizin detaylı yazı ve görsellerle güncel olarak paylaşıldığı web sitemiz ve sosyal medya araçlarımızı takip ederek de çalışmalarımız hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Yurt dışında şubeniz var mı?

Şu an için yurt dışında şubemiz bulunmamaktadır.

Yurt dışında nasıl çalışıyorsunuz?

Yurt dışında gerçekleştirilen projelerin bazıları bizzat Valide İnsani Yardım Derneği görevlileri tarafından takip edilmekte bazıları ise bölgede bulunan, bölgeyi iyi tanıyan partner kuruluşlarla iş birliği içinde yürütülmektedir. Partner kuruluşlarımız ve Valide İnsani Yardım Derneği görevlilerimiz, buralarda gerçekleştirilen projelerle ilgili detaylı raporlar hazırlayarak yapılan çalışmaları sürekli olarak denetlemektedir.

Valide İnsani Yardım Derneği sadece yurt dışı yardımları mı yapıyor ?

Valide İnsani Yardım Derneği hem yurt içinde hem de yurt dışında yardım faaliyetleri yürütmektedir. Ülkemizde doğal afet (deprem,sel,yangın vb) yaşandığı zamanlarda vatandaşlarımıza acil yardım desteği sağlamakta, fakirlik, hastalık vb. sebeplerle sıkıntı yaşayan vatandaşlarımıza da düzenli olarak gıda, giyim, yakacak, eğitim desteği ve ilaç yardımları yapılmaktadır. Yurt dışında ise özellikle savaş ve doğal afet yaşanan kriz bölgelerine acil yardım ulaştırma gayretinde olan derneğimiz, yoksullukla mücadele eden ülkelerde de gıda, eğitim, sağlık, barınma vb. alanlarda yoğun faaliyetler yürütmektedir.

Yardım süreci ve sonrasında denetleme yapılıyor mu ?

Derneğimiz devlet tarafından yardım yerinde ve merkezimizde belli periyotlarla denetime tabi tutulmaktadır. Derneğimiz iç denetimini ise denetim kurulları eliyle düzenli olarak yapmakta olup yakın hedefimiz bağımsız denetçiler vasıtasıyla denetimlerimizi daha şeffaf hale getirmektir. Derneğimiz yurt dışı projelerinde beraber çalıştığı partner kuruluşların denetlemesini bizzat kendisi yapmaktadır. Ayrıca yardım yapılan yerleri bizzat görmek ve yapılan yardımlara şahitlik etmek isteyen kişiler kendi masraflarını karşıladıkları taktirde yardım yapılan yerlere gidebilir ve bizatihi faaliyetlerimize şahit olabilirler.

Yurt dışından kurban bağışı yapmak mümkün mü?

Evet mümkündür. Dilerseniz sitemizde bulunan banka bilgilerimiz aracılığı ile dilerseniz de web sitemizin online bağış bölümünden ( https://valide.org.tr/bagis/adak-akika-sukur-kurban ) bağışınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Vekalet veren kişi kurbanının kesildiğini nasıl öğreniyor?

Bölgelerde kurban kesimleri tamamlandıktan sonra buralardaki ekiplerimiz tarafından dernek merkezimize kurban kesim işlemlerinin tamamlandığı yönünde bilgi ulaştırılır. Bu bilgilendirmenin ardından kurbanını kestiren bağışçılarımıza kurbanlarının kesildiğine dair (bağış yaparken derneğimize ibraz ettikleri cep telefonları vasıtasıyla) kısa mesajları gönderilir. Kesim mesajının ardından yaklaşık 10 gün* içerisinde göndereceğimiz whatsapp mesajı ile kurbanınızın kesim görüntüleri gelecektir.

*Bölgelerde yaşanılabilen internet kesintileri vb sebebler göz önünde bulundurularak süre uzun tutlmuştur.

Kurban bedeli ne kadar?

2024 yılı içi yurt dışı kurban bedeli 2500 TL dir. Bu bedellere tüm organizasyon giderleri de dahildir.

Kurbanla ulaşılmak istenen temel hedefler nelerdir?

Valide İnsani Yardım Derneği kurban çalışması yaparken öncelikle, yapılanın bir ibadet olduğu ve en temel maksadın Allah’ın rızasını kazanmak olduğu bilinciyle hareket etmektedir. Bu bilinçle gerçekleştirdiği çalışmalarında özellikle dikkat ettiği hususlar ise şunlardır:

  • Hayırseverlerin kurban ibadetlerini yerine getirmelerinde aracı olma.
  • Bayramı milyonlarca kardeşimizle onlarca ülke ve bölgede beraber eda ederek bir ümmet buluşması gerçekleştirme.
  • İslam coğrafyasının farklı noktalarındaki insanlar için bir moral, motivasyon ve yaşama sevinci olabilme.
  • Kurban çalışmasıyla misyonerlerin çalışmalarına karşı bir panzehir etkisi oluşturabilme.
  • Bölgelerdeki gelişmeleri, kardeş coğrafyalarda yaşananları yerinde gözlemleyebilme, gelişmeleri takip edebilme.
  • Bölgelerdeki ihtiyaçları yerinde gözlemleyerek sorunların çözümü için gerekli olan projeleri oluşturarak hayırsever Müslümanların bilgisine sunabilme.
  • İhtiyaç sahibi insanlara kurban eti sunma.

Neden Su çalışmaları yapıyorsunuz?

Her yıl 5 milyon insan, su ve suya bağlı hastalıklardan vefat ediyor. Her 20 saniyede 1 çocuk, su ve suya bağlı hastalıklardan vefat ediyor. Dünya genelinde ortalama 665 milyon Müslüman temiz suya ulaşamıyor. Kilometrelerce yolu her sabah ve akşam yürümek zorunda kalıyorlar. Kurak topraklarda yaşayan çocukların aldıkları ilk eğitim, evlerinin su ihtiyacı için saatlerce yürüyüp en yakın kuyudan su taşımak oluyor. Bu çocuklar daha dünyaya gelmeden hüzünlü bir kaderle doğuyorlar; Susuzluk.

Valide İnsani Yardım Derneği olarak sizlerin de desteği ile bu kederli kaderlere temiz suyla şifa olmak, susuzluktan kurumuş her dudağa ve çatlamış her toprağa su ulaştırmayı hedefliyoruz.

Zekat Nedir ?

Zekât malî bir ibadet olup ferdi ve toplumsal manada birçok hikmet ve faydayı kendisinde barındırmaktadır. Öncelikle zekât, alan açısından çok önemlidir. Zira zekât vasıtasıyla muhtaç kişilerin temel ihtiyaçları karşılanır. Bu yönüyle zekât ibadeti toplumsal barışa ve dayanışmaya da büyük katkı sağlamaktadır. Zekât zengin ile fakir arasında gönül köprülerinin kurulmasına vesile olur. Sevgili Peygamberimizin, “Zekât, İslâm’ın köprüsüdür.” hadis-i şerifi de bu noktaya işaret etmektedir. Zekât vesilesiyle insanlar birbiriyle kaynaşır aralarında sevgi ve saygıya dayalı bir huzur ortamı oluşur. Din İşleri Yüksek Kurulu’nun zekat hakkında sorulan sorulara verdiği cevaplar haberimizde.

Zekat Nedir ?

Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için; malların nisaba ulaşması yanında nâmî (hakikaten ya da hükmen üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olması gerekir.

Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr.), devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 adettir. Zekâtın kimlere verileceği Kur’ân-ı Kerîm’de ayrıntılı şekilde açıklanmış (et-Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 38, 55 [1447, 1454, 1483]; Müslim, Zekât, 1-5, 7 [979, 981]). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişinin, yukarıda belirtilen diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/4 vd.).

Zekâtın farz kılınmasındaki hikmetler nelerdir?

Hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmış olan zekât, Kur'ân-ı Kerîm’de pek çok âyette namaz ile birlikte zikredilmiş (el-Bakara, 2/43, 110; el-Hac, 22/78; en-Nûr, 24/56); Hz. Peygamber (s.a.s.) de bunun İslâm’ın temel ibadetlerinden biri olduğunu bildirmiştir (Buhârî, Zekât, 1 [1395-1398]; Müslim, Îmân, 31 [19]). Zekât malî bir ibadet olup ferdi ve toplumsal manada birçok hikmet ve faydayı kendisinde barındırmaktadır.

Öncelikle zekât, alan açısından çok önemlidir. Zira zekât vasıtasıyla muhtaç kişilerin temel ihtiyaçları karşılanır. Bu yönüyle zekât ibadeti toplumsal barışa ve dayanışmaya da büyük katkı sağlamaktadır. Zekât zengin ile fakir arasında gönül köprülerinin kurulmasına vesile olur. Sevgili Peygamberimizin, “Zekât, İslâm’ın köprüsüdür.” (Taberânî, Mu’cemu’l-evsât, 8/380 [8937]) hadis-i şerifi de bu noktaya işaret etmektedir. Zekât vesilesiyle insanlar birbiriyle kaynaşır aralarında sevgi ve saygıya dayalı bir huzur ortamı oluşur.

Zekât vermek kişiyi kalben, ruhen ve manen arındırır. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Onların mallarından zekât al ki onları temizleyesin ve arındırasın…” (et-Tevbe, 9/103); “…Eğer namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, peygamberlerime iman eder ve onları destekler, bir de Allah için karz-ı hasende bulunursanız andolsun ki sizin günahlarınızı örterim ve sizi mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım…” (el-Mâide, 5/12). Bir başka âyet-i kerîmede ise “…Rahmetim her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım.” (el-A’râf, 7/156) buyrulmaktadır.

Zekât veren kimse Allah’ın kendisine bahşettiği malından infakta bulunmak suretiyle kulluk şuuruna ve bilincine kavuşur. Başa kakmadan ve gönül incitmeden ifa edeceği bu ibadet sayesinde kişi içindeki mal sevgisini ve dünya hırsını dizginler. Böylelikle zekât, kişideki cimrilik hastalığını ortadan kaldırır.

İnsanoğlu mala karşı gerçekten hırslıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Âdemoğlunun iki vadi dolusu malı olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur.” (Buhârî, Rikâk, 10 [6436]; Müslim, Zekât, 116 [1048], 119 [1050]) buyurmuştur. Ancak kişi zekât vermek suretiyle malın, mülkün ve servetin gerçek sahibinin Allah olduğu inancını pratiğe dökmüş olur. Böylelikle ideal kulluk bilincine ulaşıp, hırstan, gururdan, bencillik ve kibirden uzaklaşmış olur.

Zekât veren kimse diğer insanlara karşı şefkatli ve merhametli olur. Kalbinin katılığından şikâyet eden bir sahâbîye Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri yedir, yetimin başını okşa!” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, 7/472 [11034]) şeklinde cevap vermiştir.

Zekât, veren açısından bir borç, alan açısından da bir haktır. Kur'ân-ı Kerîm müminlerin mallarında hem isteyebilen hem de istemekten utanan yoksul için belli bir hak olduğunu ifade etmektedir (bkz. ez-Zâriyât, 51/19; el-Meâric, 70/24-25). Çünkü insan servet elde ederken içerisinde yaşadığı toplumun imkânlarını kullanır.

Zekât sayesinde, toplum olarak elde edilen ve üretilen maddî değerlerin belirli kişilerin ellerinde toplanmasına engel olunur. Bu sayede sosyal adaletin sağlanması ve refahın geniş kitlelere yayılmasına katkıda bulunulur. Ayrıca bu sayede, ekonomik sıkıntı yaşayan kişiler ihtiyaçlarını, bir sömürü aracı olan faizli borca girmeden karşılama imkânı bulurlar.

Zekat Kimlere Farzdır ? Geçerli Olmasının şartları Nelerdir ?

Zekât ibadeti ile ilgili şartlar, zekâtın bir kimseye farz olmasının ve verilen zekâtın geçerli olmasının şartları şeklinde iki ayrı başlık altında ele alınır.

Bir kimseye zekâtın farz olması için o kimsenin Müslüman, akıl sağlığı yerinde, ergenlik çağına gelmiş ve hür olması (Kâsânî, Bedâî’, 2/4-5), bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla hakikaten ya da hükmen artıcı nitelikte “nisap miktarı” mala sahip olması gerekir. Artıcı nitelikte olmakla kastedilen, malın sahibine gelir, kâr, fayda temin etmesi yahut kendiliğinden çoğalma ve artma özelliğine sahip bulunmasıdır.

Zekâtın farz olması için ayrıca nisap miktarı mal ya da servete sahip olduktan sonra üzerinden bir kamerî yılın geçmesi ve yıl sonunda da nisap miktarını koruması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/13 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/73-74). Yıl içerisindeki artış ve düşüşlere itibar edilmez. Zekât bu süre dolmadan önce de verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, 2/15).

Zekâtın geçerli olmasının şartlarına gelince, öncelikle “niyet” şarttır. Zekât bir ibadet olduğu için niyetsiz yerine getirilemez (Kâsânî, Bedâî’, 2/40; İbn Kudâme, el-Muğnî, 5/88). Ayrıca fakire verilmesi ve teslimi demek olan “temlik” de şarttır (Kâsânî, Bedâî’, 2/39). Yemek hazırlayıp yedirmek gibi ibâha denilen yollarla fakire zekât verilmiş olmaz.

Havaic-i asliyye (temel ihtiyaçlar) nelerdir?

İslâm kişiyi güç yetirebileceği yükümlülüklerle sorumlu kılmıştır. Bu nedenle zekât ve diğer bazı mali yükümlülüklerle mükellef olmak için temel ihtiyaçlardan (havâic-i asliyye) fazla bir mala sahip olma şartı aranmıştır. Havâic-i asliyye; kişinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık temel ihtiyaçlarıdır.

Hangi malların temel ihtiyaç maddesi sayılacağı ve bunun ölçüsünün ne olduğu hususu kişiye, zamana, şartlara ve çevreye göre değişir. Bununla birlikte İslâm bilginleri temel ihtiyaç maddeleriyle ilgili birtakım genel, açık ve objektif ölçüler getirmişlerdir. Temel ihtiyaçların bu ölçüler ışığında toplumun ortak değerlerine ve toplumdaki asgari geçim ve hayat standartlarına göre belirlenmesi gerekir.

Buna göre temel ihtiyaçlar; barınma, yiyecek, giyecek, sağlık ve güvenlik giderleri, ulaşım, eğitim, ev eşyası, meslek ve üretim için kullanılan arsa, bina, makine ve aletler ile elektrik, su, yakıt, aidat vb. cari giderlerdir.

Zekât hesaplanırken hangi borçlar düşülür?

Zekât vermekle yükümlü olan kişi, elindeki zekâta tâbi olan malından kul haklarına müteallik borçlarını düşer. Hanefî mezhebinin genel görüşüne göre, ödeme günü gelmiş veya gelmemiş olan borçlar bu konuda aynı hükme tâbidir. Ancak Hanefîlerden bir kısım âlimlerin görüşüne göre, sadece vadesi gelmiş olarak birikmiş ve alacaklısı tarafından talep edilen borçlar düşülür; henüz ödeme günü gelmemiş olan borçlar düşülmez. Zira bu tür veresiye borçlar genellikle alacaklıları tarafından istenmez; ödeme günü gelmiş olan borçlar istenir (Kâsânî, Bedâî’, 2/6).

Şâfiî mezhebinin meşhur olan görüşüne göre ise hiçbir borç, zekâta tâbi olan malların hiçbirisinden düşülmez, dolayısıyla borçluluk hâli zekât vermeye engel değildir (Nevevî, el-Mecmû’, 5/344).

Günümüzde ödeme planı uzun bir takvime bağlanmış olan ve ileriki yıllarda düzenli olarak ödenecek olan kamu, TOKİ, kooperatif, kredi türü borçlar, bütünüyle zekât malından düşülmemelidir. Zira bu ödeme takvimleri 10-20 yıllık çok uzun vadeleri kapsamakta ve insanlar bu borçları hemen o yılda ödeme durumuyla karşı karşıya kalmamaktadırlar.

Bu bakımdan kişinin elinde bulunan zekâta tabi mallardan, sadece o zekât yılına ait olan birikmiş borçlar, vadesi o yıl içinde dolmuş veya dolacak olan ve dolayısıyla o zekât yılı içinde hemen ödenmesi gereken borçlar düşülmelidir. Zira zekât, yıllık bir ibadettir.

İhtiyaç için kullanılan araç-gereç ve malzemelere zekât düşer mi?

Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç-gereç, makine ve malzemeler, aslî ihtiyaçlar kapsamında yer alır. Dolayısıyla bunların zekâtının verilmesi gerekmez. Ancak kişinin kendi mesleğinin icrası için değil de ticaret için üretilen veya alınıp satılan araç-gereç, malzeme ve makinelerin zekâtının verilmesi gerekir (Zeylaî, Tebyîn, 1/253; el-Fetâva’l-Hindiyye, 1/172).

Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?

İslâm’da mülkiyetin şahsiliği esastır. Buna göre bir kimse babasıyla birlikte oturuyor olsa bile zekâta tâbi nisap miktarı mala sahip ise zekât ile mükelleftir. Ancak babası ile mallarını ayırmamışlar da ortak kazanıp ortak harcıyorlarsa, bu takdirde ellerindeki birikim üzerinde tasarruf yetkisine sahip olan kişi zekâtla yükümlü olur.

Büluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından zekât vermek gerekir mi?

Bir kimsenin zekâtla mükellef olması için âkil ve bâliğ olması gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 9 vd.). Bu bakımdan Hanefîlere göre zengin de olsa büluğ çağına girmemiş çocukların mallarından zekât vermek gerekmez. Ancak, çocuklara ait tarım arazilerinden elde edilen tarım ürünlerinin öşrü yani zekâtının verilmesi gerekir (Serahsî, el-Mebsût, III, 50; İbn Nüceym, el-Bahr, II, 255).

Şâfiî mezhebine göre zekât vermek için akıl ve büluğ şart değildir. Çocuk ve aklî yeterliliği olmayan (mecnun) kimsenin de zekât vermesi gerekir (Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, I, 602).

Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi?

Bir yıllık borcu ve temel ihtiyaçları dışında 24 ayardan 80,18 gr. veya daha fazla altına veya bu değerde para veya ticaret malına sahip olan bir kimse, buna mâlik olduğu günden itibaren üzerinden bir yıl geçtiğinde, zekât vermekle yükümlü olur. Zekâta tâbi olan paranın alınan yardımlardan ve burs paralarından oluşması durumu değiştirmez.

Kira gelirleri zekâta tâbi midir?

Bir yıllık borcu ve aslî ihtiyaçları dışında 80.18 gr. altını veya bu miktar değerinde malı yahut parası olan kimseler, dinen zengin sayılır. Kira gelirlerinin zekâta tâbi diğer mal ve gelirlerle birlikte, temel ihtiyaçlar ve borçlar çıktıktan sonra nisap miktarına (80.18 gr. altın veya değeri) ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde kırkta bir (%2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir (Merğinânî, el-Hidâye, 2/165, 190-191).

Ticaret amaçlı alınıp satılan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi?

Ticaret maksadıyla elde bulundurulan taşınmaz mallar zekâta tâbidir. Kişilerin ticarî amaçlı olarak alıp sattıkları taşınmaz mallar da bu kapsamda yer alır. Buna göre, büro ve mesken gibi kullanım amaçlı olmayıp alıp satmak amacı ile kişilerin ellerinde bulundurdukları taşınmazların, bir yıllık borçlar çıktıktan sonra değerleri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir kamerî yıl geçmiş ise kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtının verilmesi gerekir (Bkz. Kâsânî, Bedâî’, 2/6, 20).

Ticaret amaçlı olarak alıp satmak üzere elde bulunan taşınmazların zekâtları, zekât hesaplama anındaki cari/güncel değeri üzerinden verilir. Ev, dükkân, tarla veya bağ-bahçe yapma niyetiyle satın alınan arsalar ise zekâta tâbi değildir.

Ticaret malının zekâtı nasıl hesaplanır?

Kâr amacıyla alınıp satılan mallara “ticaret malları” denir. 24 ayardan 80,18 gr. altın değerinde ticaret malına sahip olan kişinin, nisap miktarı mala sahip olmasının üzerinden bir kamerî yıl geçmesi hâlinde, kırkta bir (% 2,5) oranında zekâtını vermesi gerekir.

Zekât, diğer şartlar yanında, hakikaten veya hükmen elde mevcut bulunup üzerinden bir kamerî yıl geçen maldan verilir. İleride sağlanması muhtemel artışlar zekâtın hesaplanmasında dikkate alınmaz. Ticaret malları için de aynı ilke geçerlidir. Bu itibarla, ticaret malının zekâtı verilirken, satıldığı takdirde elde edilecek kâr dikkate alınmadan sanki malın bizzat kendisinden zekât veriyormuş gibi zekât hesaplama anındaki cârî/güncel değeri esas alınır. Ticaret mallarının zekâtı, malın değeri üzerinden hesaplanıp parayla verilebileceği gibi malın kendi cinsinden de verilebilir.

Kâğıt paraların/banknotların zekâtı verilir mi?

Günümüzde mübadele aracı olarak kullanılan para, kâğıt paradır. Para, eşyanın bedeli olarak kullanılmakta, alım satım onunla yapılmakta, işçi ücretleri, memur maaşları vs. onunla verilmekte ve zenginlik ölçüsü kabul edilmektedir. Dolayısıyla kâğıt para, altın ve gümüşün mübadele vasıtası olarak yapmış olduğu görevi yüklenmiştir. Bu itibarla, altın ve gümüşün zekâtının verilmesi gerektiği gibi kâğıt paranın da zekâtı verilmelidir (Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbe‘a, 1/546; Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 2/772).

Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını nasıl verir?

Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını sahip olduğu altın ve elde ettiği gelirin toplamı üzerinden verir. Ayarları veya ağırlıkları ne olursa olsun altın ticareti yapan kimsenin elinde bulunan altınların toplamı 24 ayardan 80,18 gram altın değerine ulaştığında, kırkta bir (% 2,5) oranında zekât verilmesi gerekir.

Zekât yıllık bir ibadet olduğu için zekât verme zamanı bir kameri yıl üzerinden hesaplanır. Söz gelimi, geçen yılın zekâtı 15 Ramazan’da hesaplanmışsa, yeni yılın zekâtı 15 Ramazan’da elde mevcut altın esas alınarak hesaplanır. Yıl içinde altın miktarında meydana gelen artışlar ve eksilmeler dikkate alınmaz.

Ticaret için olan ziynetlerin zekâtı, sırf maden değerleri üzerinden değil; işçilik, kullanılan kıymetli taşlar vb. şeyler dâhil güncel maliyet değeri üzerinden hesaplanır. Kuyumcu olmayanlar için ise bozdurma fiyatı üzerinden zekât verilir.

Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?

Birbirinden farklı ayardaki altınların zekât nisabı, 24 ayardan 80,18 gram altın değeri üzerinden hesaplanır. Buna göre, ayarları veya ağırlıkları ne olursa olsun kişinin elinde bulunan altınların toplamı 24 ayardan 80,18 gram altın değerine ulaştığında kırkta bir (% 2,5) oranında zekât verilmesi gerekir.

Kadınların, ziynet eşyasından zekât vermeleri gerekir mi?

Altın ve gümüşten yapılmış ziynet eşyaları, zekât için gerekli diğer şartları da taşıdığı takdirde Hanefîler'e göre zekâta tâbidir. Bu itibarla altından yapılmış ziynet eşyaları, 24 ayardan 80,18 gr. veya daha fazla olup üzerinden de bir yıl geçmiş ise kırkta bir oranında zekâtları verilir. Altın ve gümüş dışındaki maden ve taşlardan mamul ziynet eşyası ise zekâta tâbi değildir (İbn Nüceym, el-Bahr, 2/243).

Şâfiî mezhebine göre ise kadının mutad ölçülerde ve israfa kaçmayacak şekilde ziynet olarak kullandığı altın ve gümüş takılar, aslî ihtiyaç sayıldığından bunlardan zekât gerekmez. Ancak ziynet eşyası olarak değil de tasarruf amaçlı saklandığında bunların zekâtı verilmelidir (Nevevi, el-Mecmu’, 6/35-36, 46; Şirbînî, Muğni'l-muhtâc, 2/99; İbn Kudame, el-Muğnî, 3/41-42).

Hayvanların zekâtı, para olarak da verilebilir mi?

Hayvanların zekâtı, kendi cinsinden verilebileceği gibi değerleri üzerinden para olarak da verilebilir (bkz. Kâsânî, Bedâî’, 2/41). Ancak fakirin yararına olanı tercih etmek daha uygundur.

Emlakçı, kendi mülkiyetindeki gayrimenkullerin zekâtını vermekle yükümlü müdür?

Emlakçıların ticarî amaçla alıp sattıkları gayrimenkuller zekâta tabidir. Buna göre, emlakçıların alıp satmak amacı ile mülkiyetlerinde bulundurdukları gayrimenkuller, borçlar düşüldükten sonra değeri nisap miktarına ulaşmış ve üzerinden bir kamerî yıl geçmiş ise kırkta bir (%2,5) oranında zekâta tabidir (Kâsânî, Bedâî’, 2/20). Her bir gayrimenkul üzerinden ayrı ayrı bir yıl geçmiş olması şart değildir. Dolayısıyla zekât vermekle yükümlü olduktan sonra mülkiyete geçen emlakın, diğer mal ve emlak ile birlikte hesaplanarak zekâtı verilir. Bu kapsama giren gayrimenkullerin zekâtları verilirken zekât hesaplama anındaki güncel değeri esas alınır.

Üretim araçları için zekât vermek gerekir mi?

Üretim araçları zekâta tabi değildir. Ancak bunlarla elde edilen ürün veya gelirler, tek başına ya da diğer birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse kırkta bir (%2,5) oranında zekâta tabi olur.

Hisse senetleri için zekât vermek gerekir mi?

Bir şirketin hisse senetlerini satın alan kişi, bu şirketin bina, makine ve demirbaşlarına hissesi oranında ortak olmuş olur. Bu durumda hisse sahibi, şirketin elde edeceği kâr ya da uğrayacağı zarara ortaktır. Şirketin kâr etmesi durumunda hisse sahibine isabet eden kâr payı, tek başına ya da başka birikimlerle birlikte nisap miktarına ulaşır ve üzerinden bir yıl geçerse %2,5 oranında zekâta tâbi olur.

Söz konusu hisselere, elde tutulup kâr payından yararlanmak amacı ile değil de alınıp satılmak amacıyla sahip olunursa, bu hisseler ticaret malı olarak değerlendirilir. Zekâta tabi diğer mallarla birlikte nisap miktarına ulaşırlarsa piyasa değerleri üzerinden ve %2,5 oranında zekâttan verilir (Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî, 2/774,799).

Şirket ortakları nasıl zekât verirler?

Şirketler, hükmî şahıs niteliğinde olduklarından, şirketlerin kendisi değil de ortaklardan her birinin hissesi, tek başına veya varsa diğer mallarıyla birlikte nisap miktarına ulaşırsa zekâta tâbi olur. Buna göre, aslî ihtiyaçlarından fazla, nisap miktarı (80.18 gr. altın veya değeri) mala sahip olan kimsenin, bu malın üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir.

Sanayi sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin; duran varlıkları (üretim aletleri, makine vb.) zekâttan muaftır. Bir yıllık borçlar, malzeme, işçilik, üretim, pazarlama, yönetim, finansman vb. giderlerin maliyet hesapları yapılıp çıkarıldıktan sonra dönen varlıklar (yarı mamul ve üretilmiş mallar, hammaddeler, nakit para, çek vs.) net kâr ile birlikte kırkta bir (%2,5) oranında zekâta tâbidir (Zühaylî, el-Fıkhuî-İslâmî, 2/864-865). Dolayısıyla böyle bir şirketin ortağı olan kişinin, şirketin büro, alet vb. duran varlıkları dışındaki dönen varlığından kendi hissesine düşen miktarın nisaba ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi hâlinde zekâtını vermesi gerekir. Ticaret alanında çalışan şirketlerde de durum aynıdır.

Hisse sahiplerinin, zekâtın verilmesini şirket yönetimine bırakması hâlinde, yönetim, hisse sahiplerine vekâleten onların payının zekâtını verebilir. Bu durumda, gerçek şahıslar mallarının zekâtını nasıl hesaplayıp veriyorlarsa, şirket yönetimi de o şekilde verir. Şirket, hisselerin zekâtını vermemişse, hissedarların kendi hisselerinin zekâtını vermeleri gerekir (Mecma’uî-Fıkh, Karârât ve Tevsıyât, 6-11 Şubat 1988 tarihli karar, 143-145).

Kamerî yıl esasına göre senede bir envanter/bilanço çıkarılır. Dönen varlıklar, nakiller, çekler ve alacaklar değer olarak toplanır. Varsa borçlar çıkarıldıktan sonra geride kalan tüm meblağın %2,5’u zekât olarak verilir.

Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir?

İmam Ebû Hanîfe’ye göre, az veya çok bütün toprak ürünleri zekâta tâbidir (Mevsılî, el-İhtiyâr, 1/372). İmam Mâlik ve İmam Şâfiî’ye göre, bir sene saklanabilen ve gıda amaçlı tüketilen toprak ürünleri zekâta tâbidir (İbn Cüzey, el-Kavânîn, 208; Şîrâzî, el-Mühezzeb, 1/288).

Ahmed b. Hanbel’e göre, ölçülebilen, tartılabilen ve kurutulabilen dayanıklı gıda maddeleri ile pamuk ve keten gibi topraktan elde edilen ürünler zekâta tâbidir (İbn Kudâme, el-Muğnî, 4/155-160).

Günümüz âlimlerinin çoğunluğuna göre buğday, arpa, mısır, pirinç gibi saklanabilir tarımsal ürünlerden, üretim için yapılan gübre, ilaç vb. ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürün, nisap miktarına (beş vesk/ürününe göre 653-1000 kg. arası, mesela buğdayda 653 kg.) ulaşırsa zekâta tabi olur.

Bunların dışındaki ürünlerden ise yukarıdaki maddelerden değeri en düşük olanının nisap miktarının kıymetine ulaştığı zaman (Şeybânî, el-Câmi‘u’s-sağîr, 130-131) öşür verilir. Bu görüş, nasların ruhuna uygunluğu ve yoksulların lehine olması sebebiyle daha uygun görülmektedir.

Çay ve pancar gibi ürünlerden zekât vermek gerekir mi?

Tercih edilen görüşe göre her türlü toprak mahsulleri ile meyveler için zekât/öşür vermek gerekir (Kâsânî, Bedâî’, 2/53). Dolayısıyla çay ve pancar da zekâta tâbidir.

Öşrü verilen mahsul elden çıkarılmayıp muhafaza edilirse ve üzerinden bir sene geçerse, bu mahsule yeniden zekât ve öşür gerekir mi?

Öşrü verilen tarım ürünleri, üreticisi tarafından paraya dönüştürülmedikçe ürün olarak ambarda ne kadar kalırsa kalsın yeniden öşre tabi olmaz (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 2/268, 298). Ancak öşrü verilen bir ürün satılır ve paraya dönüştürülürse bu para nakit türü diğer zekât malları ile birlikte değerlendirilir.

Kamış ve ot gibi kendiliğinden yetişen ürünler için öşür gerekir mi?

Genel ilke olarak insan emeği ile ve gelir sağlamak amacı ile yetiştirilen toprak ürünleri zekâta (öşre) tâbidir. Bu niteliklerde olmayıp, tabiatta kendiliğinden yetişen ağaç, kamış, ot ve benzeri şeyler için öşür gerekmez (Serahsî, el-Mebsût, 3/2; İbnü’l-Hümâm, Fethü'l-kadîr, 2/249). İnsanlar tarafından kazanç elde etmek üzere yetiştirilen kavak ve kamış gibi ürünlerden ise zekât gerekir.